Yalnızız acımızda,
yalnızız yatağımızda
ve Asya’nın tüm ücra kasabalarında
tozlu yol aynı kavaklıkta biter
orada gece mor düğmesini kendi
ilikler.
Horoz ötmeden dökülen sırra
Ay altında söylenen türküye
ıhlamur kokan tene
lanet olsun.
Annem öğle vakti kendini öldürdü
kim bilir kaçıncı kez
bağlamanın son teli de koptu.
Bakmasın kimse kimsenin gözüne,
bakmasın gökteki Ay’a
koparıp atın teninizi, buralarda
sevilmez başka türlüsü.
Fotoğraflarda her daim gülümseyenler
kaşlarını çatmak zorunda olanları
anlamaz
zaten onların ülkesinde sazlar da
susmaz.
Annemin iki kaşının arasındaki
uçuruma ne sırlar gizleyebilirdiniz
hiç bakmayın çiçekli yaylalarınızdan,
göremezsiniz.
Saç örgüleri henüz iki yanına
dökülürken gökleri sığırcığa kesen kızlar
beş vakit onulmaz bir sıkıntıyı
yoğura yoğura kadın olurlar.
Gazete kağıdına sarılı kesilmiş
örgüleri ve kendileri
kilitli bir sandığın dibinde
ve
anahtarı kim bilir hangi cehennemde.
Kasabayı boz bulanık bir su ikiye
böler
Kendi aksine hasret insan
derisini yara yara bir damla suya yol açar
Yüreğim bir
el nasıl böyle nasırlaşır diye yanar
Yanar
O el
çocukluğumu okşamışsa eğer
Gittiğim tüm
kıyılara taşıdığım bozkır beni de yakar
Yakar
Yakar.
Nisan 2020-Nisan 2021
Yorumlar
Yorum Gönder